Jump to content

User:Lassiezfaire

From Wikipedia, the free encyclopedia

Sri Lanka ve Tamil Kaplanları

Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI


Hint okyanusunda Hindistan’ın güney kıyılarına 31 km mesafede bulunan 65,610 km2 yüz ölçümlü bu adada 21 milyon kişi (2007 tahmini) yaşamaktadır. Resmi adı Sri Lanka Demokratik Halk Cumhuriyet olan bu ülke ana ada ve etrafındaki küçük adalardan oluşmaktadır. 1972 yılına kader Seylan olarak tanınmaktaydı. Antik çağlarda Yunanlılar bu adaya Yunancada ‘bakir renkli topraklar’ anlamına gelen ‘Toporubane’ adını koymuşlardı. İslamiyet’in ortaya çıkmasıyla Araplar tarafından kontrol edilen adaya Arapça'da ‘beklenmedik olayların ülkesi’ anlamını taşıyan ‘Serendip’ adı verilmiştir. Daha önceleri pek adı duyulmayan bu ülke 1983 yılından itibaren hükümet güçleriyle ayrılıkçı Tamil Elam Özgürlük Kaplanları (LTTE) arasındaki çatışmalarla dünya kamuoyunun gündemine gelmiştir. Aslında örgütün kuruluş tarihi Mayıs 1976 yılıdır. Tamil Kaplanları olarak da adlandırılan bu örgüt ülkenin kuzey bölgelerinde bağımsız ‘Elam Tamil’ adında bir Tamil devleti oluşturmak için uzun ve kanlı bir savaşa girişmiş, dönem dönem bu bölgelerde hâkimiyet oluşturmuşsa da, nihayet 18 Mayıs 2009 yılında hükümet güçleriyle girdiği çatışmalarda büyük zayiatlar vererek yenilmiş ve silahlı mücadeleye son verdiğini açıklamıştır.

Sri Lanka’nın tarihi günümüzden üç bin yıl öncesine dayanmaktadır. Ülke nüfusunun çoğunluğunu Sinhali’ler (Singala) oluşturmaktadırlar. Yer altı kaynakları bakımından zengin sayılmayan, petrol ve taşkömürü madenleri bulunmayan adada demir cevheri, değerli taşlar, fosfat, ve kireç taşı madenleri bulunmaktadır.(1) Başkenti Kolombo (Colombo) diğer önemli kentleri: Cafna, Kendi, Gampaha, Kurangalar ve Gal’dır. Limanları: Tirinkomali, Kolombo ve Gal şehirleridir. Sri Lanka bağımsızlıktan önce Portekizlilerin, Hollandalıların ve İngilizlerin egemenliği altında yaşamıştır. 1505 yılında ada, Portekizli denizcilerin işgaline uğramış, 1657 yılında Hollandalılar adayı ele geçirmiş ve nihayet 1815’den sonra resmen İngiltere’nin sömürgesi haline gelmiştir. Ülke 4 Şubat 1948 yılında Hindistan ve Pakistan’la birlikte bağlamsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlığını kazandıktan sonra uluslararası camianın saygın bir üyesi olan ülke, Bağlantısızlar Hareketi’nin (2) kurucuları arasında yer almış ve İngiliz Milletler Topluluğu (3) üyesi olmuştur.

1959 yılında Başbakan W. Süleyman Bandıranayke’ nin siyasi bir suikastta hayatını kaybetmesi üzerine, yerine eşi geçmiştir. 1960 yılında iktidara gelen ve 1977 yılına kadar hükümetin başında bulunan ülkenin ilk kadın başbakanı Simrav Bandıranayke sosyalist ideolojiyi benimsemiş, sol bir iktidar kurarak dış politikada Sosyalist Blok’a yakın siyaset izlemiştir. İçeride ise merkezi ve devletçi ekonomik sisteme öncelik vermişti. 1978 yılında Milli Birlik Partisi iktidara gelmiş, yapılan halk oylamasıyla Anayasada yapılan değişikliklerle ülke Başkanlık sistemini benimsemiştir. Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturulmuş, milletvekilliği süresi 6 yıla çıkarılmıştır. İktidara gelen yeni hükümet eski başbakanın aksine batı yanlısı siyaset izlenmeye başlamıştır. Ülkenin ilk Cumhurbaşkanı Pirima Daşa, 1988 yılında Tamil Kaplanlarının düzenlediği suikast sonucu hayatını kaybetmiş ülke büyük bir ekonomik, siyasal ve toplumsal krize sürüklenmiştir. 1994 yılında yapılan seçimlerde bayan S. Bandıranayke liderliğindeki Özgürlük Partisi iktidara gelmiş S. Bandıranayke’nin kızı Çandırika Kumaratunga Cumhurbaşkanı olmuş, S.Bandıranayke ise sembolik bir makam olan Başbakanlık görevini üstlenmiştir. Bu dönemden sonra Özgürlük Partisi’yle bayan Ç.Kumaratunga liderliğindeki Halkın Birliği Partisi aralıklarla iktidara gelmişlerdir.

Bu dönemde etnik sürtüşmeler geniş çaplı silahlı çatışmalara dönüşmüş daha önceleri harika tabiatı, lezzetli çayı, egzotik yaşam biçimi, Budist ve Hindu tapınakları, fillerin halkın yaşamında oynadığı önemli rolle, tropikal iklimi ve meyveleri, kendinden söz ettiren bu cennet ülke; baskınlar, kanlı çatışmalar, siyasi suikastlar, faili meçhul ölümler, toplu katliamlar ve idamlarla anılır olmuştur. Hükümet güçleriyle Tamil Gerillaları arasındaki çatışmaları başta ülkenin en yakın komşusu Hindistan olmak üzere bölge devletlerini ve uluslararası camia yakından izlemiştir. Uluslararası kuruluşlar çatışmaların durması ve barışın sağlanması için büyük çaba göstermişlerdir. Hatta Norveç’in girişimleriyle taraflar arasında geçici bir ateşkes anlaşması da imzalanmış ama kalıcı olamamıştır. Bu çatışmaların temelini oluşturan ülkenin etnik yapısına göz atmakta fayda var:

Sinhaliler ve Tamiller: Sri Lanka nüfusunu oluştun iki etnik gruptan söz edebiliriz. Bunlar Sinhali ve Tamillerdir. Sinhaliler nüfusun %74 nü, Tamiller ise %18’ni oluşturmaktadırlar. Ülkenin üçüncü etnik grubunu ise;  % 7/5’le (1.600.000) Müslümanlar oluşturmaktadırlar. Müslümanların %14’ü başkent Kolombo’ da oturmaktadır. Ülkenin iki resmi dili var, bunlar Sinhalice ve Tamilce’dir. İngilizce de yaygın olarak kullanılmaktadır.(4) Ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sinhaliler günümüzden 2.500 yüzyıl önce Hindistan’ın kuzeyinden buraya göç edip Sinhali Krallığı’nı kurmuşlardır. Budist dini mensubu olan Sinhaliler, 2.300 yıl boyunca Budizm’in hamileri olarak hükümranlık yapmışlardır. İki asır önce krallığın Başkenti ‘Kendi’ şehri İngilizlerin eline geçince krallığın sonu gelmiş oldu. Krallığın yıkılan başkentinin etrafında bulunan tarihi saray, bina kalıntıları, el yazmaları, mağaralardaki resimler ve çizimler bilim adamları ve uzmanlarca Sinhalilerin eski çağlardaki büyük medeniyet ve kültürlerinin göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Sinhaliler, Budist dini mensubu olup, bu dini ve etnik mensubiyet, milli kimlikleriyle iç içe geçmiş durumdadır. Sinhaliler iki önemli koldan oluşmaktadırlar. 1.Low Country Sinhalese 2.Kandyan Sinhalese Sinhali kültürü, inanç sistemi, yargı değerleri ve devlet anlayışı ülkenin genel siyasal gidişatına damgasını vurmuş ve devlet mekanizmasına hâkim olmuş durumdadır. Ülkedeki etnik çatışmalar sırasında aşırı milliyetçi Sinhaliler, Tamillere karşı ‘Sanga Milli Konseyi’ adlı harekette örgütlenmişlerdir. Etnik çatışmaların başlamasından sonra ülke her alanda büyük zararla uğramış, ekonomik ve siyasi buhranlar meydana gelmiştir. Ülkenin en üst yönetim kademelerinde bulunan Sinhali devlet adamları Tamillerin düzenlediği siyasi suikastlarda yaşamını yitirmiştir.

Ülkenin en önemli etnik azınlığı olan Tamiller tarih boyunca Hindistan’ın güney eyaletlerinden Tamil Nado’dan (5) göç edip adanın kuzey ve doğu bölgelerine yerleşmişlerdir. Sri Lanka’ya göç eden Tamiller ana vatanları sayılan Tamil Nado’yla bağlarını sıkı tutmuş, atalarından kalan örf, adet, gelenek ve göreneklerine bağlı kalmışlardır. Tamiller Hindu dinine bağlı olduklarından, toplumsal olarak kendilerini Sinhalilerden ayrı tutmaktadırlar.(6) Tamiller kendilerini ülkenin asıl sahipleri olarak gördüklerini, Sinhalileri ise, Afganistan’ın kuzeyinden adaya gelmiş göçmenler olarak nitelendirmektedirler. Tamillere göre eskiden Sri Lanka’da Tamil Krallığı vardı. Onlara göre tarihi ’Pole Narava’ kenti Hindu dinine mensup Tamil soyundan gelen ’Çolas’ kırlarının başkentiydi. 1014 yılına kader Tamillere ait bu krallık adanın tamamına hâkimdi. Bu tarihte Sinhaliler krallığa savaş açıp, Tamilleri yendikten sonra bu krallığı yıkıp kendi hâkimiyetlerini kurmuşlardır. Tamilce yazılmış tarihi belgeler bu teoriyi doğrulamaktadır.(7)

Sinhaliler bu konuda farklı tezler ileriye sürmektedirler. Onlara göre Tamillerin çoğunluğu 1925 yılında çay ve kahve bahçelerinde çalıştırılmak üzere İngilizlerce Hindistan’ın güneyinden adaya getirilmişlerdir. Sinhaliler bu konuyu İngilizlerin böl yönet siyasetleri, kriz ve buhran çıkarma politikaları çerçevesinde değerlendirmektedirler. Sinhalilere göre İngilizler sömürge altında tuttukları topraklarda her zaman krizlere temel oluşturacak tohumlar ektiklerini ve zamanı geldiğinde bunları filizlendirerek kullanmayı planladıkları ve bunda da başarılı oldukları tezini ileri sürmektedirler. Sinhaliler İngilizlerin bu doğrultuda on binlerce Tamil’i Hindistan’dan getirerek kendi ülkelerine yerleştirdiği tezini ileri sürmektedirler.(8)

Etnik Sorunun Temelleri: Sri Lanka’daki iki önemli etnik gurup arasında hiçbir zaman birliktelik sağlanmamıştır. İngilizler sömürgecilik döneminde merkezi bir hükümet oluşturdularsa da Tamillerle Sinhalileri birleşik bir yönetim altında bir araya getirmekte başarılı olamadılar veya olmak istemediler. Tamillerle, Sinhaliler arasındaki ihtilafların tarihi kökleri ve temelleri vardır. Bazı uzmanlar bu anlaşmazlığın temelinde Sinhalilerin oluşturdukları devlet aygıtına Tamillerin dâhil edilmemesi ve sistemin içine alınmamalarından kaynaklandığı teorisini ileri sürmektedirler. Yüzyıllardan beri siyasal sistemin dışın itilen Tamiller, devletlerine aidiyet duygusu taşımadıkları ve benimsemedikleri durumunu ortaya çıkarmıştır. İngiltere’den bağımsızlık kazanıldıktan sonra iktidarı ele geçiren Sinhaliler, sömürgecilik döneminde İngiliz idarecilerce Tamillere tanınan hakların geri alınması ve Tamilleri bulundukları makamlardan uzaklaştırma politikası güderek, yeni dönemdeki ayrılığın temellerini atmıştır.

Tamiller, bağımsızlıktan sonra parlamento tarafından çıkarılan yasaların Sinhalilerin lehine ve kendilerinin aleyhine olduğunu söylemektedirler. Tamiller çıkarılan yasalarda kendi azınlık haklarıyla ilgili hiçbir olumlu adımın atılmadığını, aksine Sinhalilerin milliyetçi ve ırkçı uygulamalar ve yasalarla kendilerinin doğal vatandaşlık haklarından mahrum bırakıldıkları düşüncesini taşımaktadırlar.1970 yılında çıkarılan ve Tamil gençlerinin üniversiteye girişini zorlaştıran, hatta önünü kesen yasa etnik çatışmaların fitilini ateşleyen kıvılcım olmuştur. 1971 yılında toplanan Sri Lanka Kurucu Meclisi ülkenin adını Seylan’dan Sri Lanka’ya’ değiştirmesi, Budizm inancını ülkenin resmi dini olarak kabulünü kabul ederken, Tamilce’nin ülkenin resmi dillerinden bir olarak kabulünü ön gören yasayı onaylamaması üzerine ülke karışmıştır. Bu ortamda 1972 yılında Tamil teşkilat ve partileri birleşme kararı almışlardır. Uzun süren çalışmalar ve müzakereler sonucunda Mayıs 1976 yılında “Tamil Özgürlük Kaplanları Örgütü” çatısı altında bir araya gelmişlerdir. Örgüt ilk bildirisinde hedefinin, adanın kuzey doğusunda bağımsız ‘Tamil Elam Devletini’ oluşturmak olduğunu açıklamıştır.(9) Bu dönemde iktidardaki milliyetçi Sinhaliler etnik ayrılığı körükleyen ve Tamil gençlerinin ayrılıkçı örgüte yönelmesini sağlayan yanlış uygulamalara imza attılar. Örneğin: 1-Başkentte yaşayan Tamilleri dışlamaları ve devletin Tamil azınlığına karşın ayrımcı bir siyaset uygulaması, 2-Tamillerin çoğunluğunun geçim kaynağı olan çay ve kahve bahçelerinde çalışmalarının engellenmesi, 3-Sinhalilerin mensubu oldukları Budist dininin yaygınlaştırılmasına yönelik teşvik yasalarının çıkarılması, devletin bu yönde faaliyet göstermesi, 4-Tamil bölgelerinin ortasında Sinhali yerleşim birimlerinin yapımının teşviki, 5-Tamillere karşı silahlı saldırıların artması.

Devletin bu girişimleri sonucunda Tamiller arasındaki hoşnutsuzluk giderek artmıştır. Tamiller arasında aşırı söylemlere ve fikirlere yönelim yaygınlaşmaya başlamıştır. Tamil ayrılıkçı hareketi kısa zamanda Tamiller arasındaki örgütlenmesini tamamladı, gençleri saflarına katarak önemli bir eylem gücüne ulaştı. 25 Ocak 1975 yılında Cafna kenti belediye başkanı Alfered Doraipa Tamil Özgürlük Kaplanları Örgütü’nün militanlarınca öldürüldü. Bu örgütün devlete karşı ilk silahlı eylemiydi. Bu suikasta karşılık devletin baskıları artınca bütün ülkede şiddetli çatışmalar meydana geldi. Son olaylar hariç şimdiye kadar 70.000 Sri Lanka vatandaşı bu çatışmalarda hayatını kaybetti. Örgüt kurulduğundan itibaren hızlı bir gelişme göstererek kısa sürede dünya kamuoyunda kendinden söz ettiren düzenli silahı milis birlikleri, savaş gemileri, saldırı uçaklar ve önemli bir organizasyon ve mali gücü olan direniş teşkilatına dönüştü. Ekim 1977 yılında güvenlik güçlerinin saldırısında binlerce sivil Tamil yaşamını yitirdi. Tamillerin köyleri yağmalandı, ürünleri ateşe verildi, 50.000’den fazla Tamil yaşadıkları bölgeleri terk ederek kuzeye göç etmek zorunda kaldılar. (10) Tamil Kaplanları Örgütü’nün kurucu lideri Velupillai Parabhakaran’dır. Okuma yazma bilmediği bilinen V.Parabhakaran’nın çok zeki, akıllı ve müthiş örgütlenme yeteneğine sahip olduğu bilinmektedir. Mayıs 2009 yılında Sri Lanka ordusunun giriştiği geniş çaplı askeri operasyon, örgütün yenilgiye uğramasına ve lider kadrosunun ölümüyle sonuçlanmıştır. Gerillaların lideri V. Parabhakaran, örgütün siyasi büro şefi Balasingham Nadasan, komutanlarından Pottu Amman ve Soosai ile birlikte 200 militan bu operasyonda hayatını kaybetmiştir. (11)

Tamil gerillaları içeride devlet güçleriyle savaşırken dünyanın her köşesinde taraftarlarını ve sempatizanlarını örgütlemiş ve önemli bir baskı gücü sağlamıştı. Tamiller Avrupa’dan, Amerika’ya, Asya’dan, Avusturya’ya kadar bulundukları her yerde örgütün gönüllü elçisi ve temsilcisi gibi kamuoyunu kendi davaları konusunda bilinçlendirmeye ve lobi oluşturmaya gayret etmişlerdir. Örgütün mali ve lojistik ihtiyaçları için kaynak yaratmışlardır. Yasadışı yollardan Avrupa ve Amerika’ya nakledilen göçmenlerden yıllık 600 milyon dolar gelir elde ettikleri söylenmektedir. Ayrıca örgüt, elinde bulundurduğu 12 adet orta tonajlı yük gemileriyle Asya, Ortadoğu ve Akdeniz sahillerinde kaçak yollardan çimento, pirinç, diğer tüketim malları hatta silah ve cephanelik ticaretinden de büyük miktarda girdi sağladığı bilinmektedir. Örgüt en az 40 ülkede yaşayan Tamillerden bağış toplamaktaydı, bu bazen zor kullanılarak kimi zamanda gönüllü olarak yapılmaktaydı. (12) Örgüt 30 yıla yakın bir dönemde elindeki mali kaynaklar, insan gücü ve tabiatın sunduğu olanakları kullanarak önemli bir askeri ve siyasi güç haline ulaşmıştı. Tamil Özgürlük Kaplanları, Başkent olarak kullandıkları Kilinoçi’de askeri organizasyonlarının (kara, deniz ve hava kuvveti) yanı sıra kamu yönetimini andıran teşkilatlanmaları, polis gücü, bankaları, mahkemeleri, hapishaneleri, hastaneleri, vergi daireleri, eğitim kurumları, kitle iletişim kurumları, yerel yönetimleri, yani her hangi bir devlette bulunması gerekli olan kurumlar mevcuttu.

Eylemlere dönecek olursak Temmuz 1983 yılında Tamil militanları ülkenin kuzey bölgelerinde 13 askeri pusuya düşürerek öldürmüştür. Bunun üzerine devletin güvenlik güçleri karşı saldırıda yüzlerce militanı öldürmüş, operasyon sırasında binlerce sivilin yaşadığı yerlerden göç etmek zorunda kalmışlardır. 1978 yılında Jaiwardneh başkanlığındaki Sri Lanka hükümeti Tamil Özgürlük Kaplanları Örgütü’nü yasadışı ilan etmiş ve bu örgütün terör saldırılarına karşılık etkin yasalar çıkarmıştır. Bu yeni yasalar, ayrılıkçı teröre karşı güvenlik güçlerinin elini güçlendirmiş ve onlara geniş çapta arama, takip ve yakalama yetkisi tanımıştır.

Bu güvenlik tedbirlerinin yanı sıra devletle örgüt arasında sürekli olarak bir diyalog ve siyasi çözüm yolu kapısı açık tutulmuştur. Çatışmaların şiddetlenmesinden ve huzursuzluğun kendi ülkelerine sirayet edeceğinden çekinen Hindistan, arabuluculuk teklifinde bulundu. Sri Lanka Devleti’nin onayını alarak sağlanan ateşkesi denetlemek amacıyla 10 bin askerini adaya gönderdi. 29 Haziran 1987 yılında Hindistan’ın arabuluculuğuyla iki taraf arasında barış anlaşması imzalanmıştır. (13) Tamillerin ateşkese uymaması ve çatışmalarda binden fazla Hint askerinin ölümü üzerine, 1990 yılında Hindistan askerlerini geri çekmek zorunda kalmıştır. 1990 yılında Tamil Kaplanları kuzeydeki Cafna kentinin denetimini ele geçirerek hâkimiyet alanlarını genişletmiştir.

Sri Lanka Devlet Başkanı Ransinghe Pemadasa 1993 yılında bir suikasta kurban gidince, bütün şüpheler Tamil kaplanlarına yöneldi. 1998 yılında başkentteki Merkez Bankası binası militanların saldırısına uğradı, çıkan çatışmada yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu yıllarda örgüt saldırılarını attırmakta, güvenlik güçleri ise örgüte karşı devamlı operasyon halindeydi. Örgütün en önemli silahlı vurucu gücü ‘Siyah Kaplanlar’ adıyla anılan seçkin birlikleriydi. Söylendiğine göre eylem öncesi örgütün lideri V. Parabhakaran, motive etmek amacıyla bu militanlarla birlikte zaman geçirir, onlarla yemek yer ve fotoğraf çektirirdi. Örgütün bütün militanlarının yakalandıkları takdirde intihar etmeleri için boyunlarındaki künyede siyanür kapsülü taşımaktaydılar. Hindistan ve Sri Lanka ordu kaynakları iki sene önce örgütün 10 bin civarında militanı olduğunu tahmin ettiklerini belirtmişlerdi. Sri Lanka hükümeti Hindistan’daki bazı gurupların Tamil Kaplanları’na destek verdiklerini devamlı olarak dile getirmişlerdir. Hindistan’ın arabuluculuğuyla sağlanan barış ortamı pamuk ipliğine bağlıydı. Tamillerin kuzey ve kuzeydoğudaki hâkim oldukları bölgelerin bağımsızlığında ısrar etmeleri üzerine, barış süreci sona ermiş ve çatışmalar tekrar başlamıştır. Çatışmalar sürecinde en kapsamlı barış projesi, 1995 yılında Sri Lanka Cumhurbaşkanı bayan Çandırika Kumaratunga tarafından ilan edilen plandır. Bu plana göre: 1. Tamillere özerklik tanınacak, 2. Sri Lanka federal bir yönetime kavuşacak, 3. Kuzey ve kuzeydoğudaki 8 eyaletin yönetimi Tamillere verilecek. Bu yasa tasarısına muhalefet partileri şiddetle karşı çıkmış ve özellikle daha sonra Başbakan olan’ Milli Birlik Partisi’ başkanı Ranil Vikram Şenep’in aşırı muhalefetiyle yasallaşmamıştır. Muhalefet bu yasanın geçmesi halinde ülkenin bölüneceği tezini ileri sürmüştür.

1995 yılında güvenlik güçlerince düzenlenen karşı saldırıda Cafna kentinin denetimi tekrar hükümet güçlerine geçti. Muhalefetin barış sürecine karşı takındığı kesin tavır sürerken çatışmalar şiddetlenmiş ve her iki toplumdan ölenlerin sayısı giderek fazlalaşıyordu. 11 Eylül 2001 yılında ABD’de geçekleşen terör olayından sonra, uluslararası arenada teröre ve terörist saldırılara karşı önemli bir konsensüs meydana geldi. Dünya kamuoyunda antiterör duyguların pekiştiği bir ortam meydana geldi. Uluslararası basının etkisiyle dünya genelinde teröre ve teröristlere karşı büyük bir nefret ve kin duygusu hâkim olmaya başlamıştı. Oluşan yeni ortam Sri Lanka Devleti’ni güçlü konuma getirip olumlu yönde etkilerken, Tamil militanlarını güçsüz konuma sokup olumsuz yönde etkilemişti.

Sri Lanka Devleti ortaya çıkan yenidünya düzeninde ilgili devletler ve uluslararası kuruluşlardan Tamil Özgürlük Kaplanları Örgütü’nün terör örgütü olarak tanımlamalarını, hareket kabiliyetlerini kısıtlamalarını, örgütü yasaklayıp mal varlığına el konulmasını talep etmişti. Bu doğrultuda Kolombo hükümeti, Tamillerin en güçlü olduğu ülke olan İngiltere’den örgütün bürolarının özellikle Londra’daki örgütün uluslararası ilişkilerini yürüttüğü bürosunun kapatılmasını istedi. İngiltere Devleti daha önce Tamillere özerklik tanıyan planı desteklediğini açıklamıştı.(14) ABD ve İngiltere, örgütü terörist örgütler listelerine aldılar. Örgüt uluslararası camiada ortamın kendi aleyhine dönüştüğünü fark etti. Devletin uluslararası güçleri arkasına alarak başka devletlerinin de ordularının desteğini alıp kendilerine karşı büyük bir operasyon düzenleyeceğinden çekinen Tamiller, eskiden taleplerinin temelini oluşturan bağımsızlık isteklerinden taviz verip, özerkliği kabul edeceklerini açıkladı. Uluslararası arenada ise, terörist bir örgüt olmadıklarını ispatlamaya çalıştı. Bu siyasal yaklaşım doğrultusunda 2001 yılı başında örgüt tek yanlı olarak ateşkes ilan edip sorunun müzakere ve diyalog yoluyla çözülmesinden yana olduğunu açıkladı.

5 Aralık 2001’de yapılan genel seçimler sırasında başbakan Ranil Vikran Singhe liderliğindeki ‘Milli Birlik Partisi’ ülkedeki etnik çatışmayı sona erdirmek amacıyla, sorunu görüşmeler yoluyla çözeceğine dair seçim beyannamesini yayınladı. Bu parti daha önceleri örgütle her türlü görüşme ve diyaloga karşı çıkmıştı. Norveç Devleti’nin çabaları ve arabulucuğuyla nihayet 2002 yılında Başbakan R.V.Singhe süresiz ateşkes anlaşmasını imzaladı. Bu karar Cumhurbaşkanı Ç.Kumratunga’nın muhalefetiyle karşılaştı. Bayan Kumratunga ateşkes anlaşması imzalanmadan örgütün silahsızlandırmasını istiyordu. Bu anlaşmazlık uzun zaman ülkede siyasi bir krizin çıkmasına ve kaos ortamının hakim olmasına neden oldu. Sri Lanka Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı aynı zamanda silahlı kuvvetler başkomutanlığı görevini de yürüttüğünden buhran derinleşerek devam etti. Başbakanla Cumhurbaşkanı arasındaki siyasi kiriz barış ortamını da olumsuz yönde etkiledi, Norveç liderler arasındaki anlaşmazlıktan dolayı arabuluculuk görevini askıya aldığını bildirdi.

Tamil kaplanları 1 Kasım 2003 yılında yayınladıkları bir deklarasyonla kalıcı barışın sağlanması için planlarını açıkladılar, buna göre: 1-Örgütün hâkim olduğu bölgelerde Tamiller tarafından geçici bir devlet kurulacak, 2-Geçiş döneminde Kuzeydoğu bölgelerinde Özerk bir yönetim oluşturulacak. Bu yönetimde çoğunluk Tamiller’de olacak, ama Sinhaliler ve Müslümanlar da onda yer alacak. 3-Geçiş dönemi 5 yıl sürecek, sürecin sonunda bölgede genel seçimler yapılacak. 4-Kalıcı olarak bütün ülkede azınlıkların haklarını korumak amacıyla bağımsız insan hakları komisyonu oluşturulacak. Tamillerin bu önerisi hükümet tarafından ret edilince, çatışmalar şiddetlenerek devam etti. Çatışmalar sırasında sivil yerleşim bölgeleri büyük yıkıma uğradı, kentler ve köyler yerle bir oldu. 2003 yılının başında tahrip olan ve yıkılan kentlerin ve köylerin yeniden imarı için Japonya’nın başkenti Tokyo’da uluslararası yardım ve ülkenin yeniden imarı toplantısı yapıldı. Toplantı sonunda bu iş için 4,5 milyar dolar yardım toplandı. Şubat ayında Japon Dış İşleri Bakanlığı Başbakan’la Cumhurbaşkanı arasındaki sorunun çözüleceğine kadar toplanan bu paranın Sri Lanka’ya gönderilmeyeceğini bildirdi. Ocak 2005’ de Tamiller arasında önemli bir fikir ayrılığı yaşandı, örgüt içinde sürdürülen görüşmelerden sonuç alınmayışı sonucunda, örgütün doğu bölgesi komutanı Albay Karuna Amman komutasındaki altı bin militanıyla birlikte örgütten ayrıldı. Albay Karuna örgütten ayrılma nedenini fikir ayrılığı olarak beyan etse de, kimi uzmanlar albayın hükümetle anlaştığı ve devletten kopardığı bazı imtiyazlar sonucunda örgütten koptuğu tezini ileri sürmüşlerdir. Bu bölünme örgütü manevi zaafa uğratması birlikte gücünün önemli bir kısmının kaybetmesi anlamına da gelmekteydi.

17 Kasım 2005 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ayrılıkçı terör, kampanyanın en önemli konusunu teşkil etmekteydi. Seçimlere 13 aday iştirak etse de yarış iki aday arasında cereyan etmekteydi. ‘Özgürlük Partisinin’ adayı Başbakanlık görevini de sürdüren Mahinda Racapakasa ve ’ Milli Birlik Partisi’ başkanı eski başbakan Ranil Vikram Şenep. M. Racapakasa’nın Tamiller karşısında katı tutumu, özelleştirme karşıtı devletçi bir ekonomik sistem tarafıyken, rakip eski başbakan R.V. Şenep ise Tamillerle müzakereden ve ekonomi alanında liberal bir sistemden yanaydı. Tamil Kaplanları herhangi bir adayı desteklemediklerini ve seçimi boykot edeceklerini açıklamışlardı. Seçimi sertlik yanlısı Mahinda Racapakasa kazandı. İktidara gelen M.Racapakasa döneminde: 1-Daha önceki hükümetlerce Tamillere verilen ödünler geri alınarak, Tamil kaplanlarına karşı katı tutum izlenmeye başlandı. 2-Yapılacak her hangi bir barış görüşmesinde, Tamillerin bağımsızlık taleplerini gündeme getirmemelerini istedi. 3-Sri Lanka hükümetinin ısrarlı tutumu sonucunda, Avrupa Birliği Tamil Elam Özgürlük Kaplanları’nı terörist örgütler listesine aldı.

Seçimlerden sonra iç savaşa dönüşen çatışmalarda her iki taraftan çok sayıda insan hayatını kaybetti. 12 Ağustos 2006 ‘da Tamil gerillaları Trinkomalik limanında bulunan devletin en önemli deniz üssüne bir saldırı düzenlediler. Saldırıda en az 5 savaş gemisi militanlarca tahrip edilip batırıldı, çok sayıda asker hayatını yitirdi. Aynı gün Cafna kentinde çıkan çatışmalarda 100 militan hayatını kaybetti. Devletin deniz kuvvetleri bu saldırılara karşın militanların deniz gücünü yok etmek için saldırıya geçti. 25 Eylül’de stratejik bir liman olan Trinkomaliye’ye 80 kilometre mesafede iki tarafın deniz güçleri arasında büyük bir çatışma meydana geldi. Bu deniz savaşında Tamillerin elinde bulunan 25 savaş gemisinden sekizi Sri Lanka donanmasınca batırıldı ve en az 70 militan hayatını kaybetti. 26 Haziran’da Ordu’nun en güçlü ikinci komutanı General Yarami Kulatonga terörist bir saldırıya kurban gitti.

Temmuz 2006 yılında İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenen barış konferansı tarafların katı tutumlarından dolayı başarısızlıkla sonuçlandı. Ateşkes sağlanamaması üzerine 2007 yılında Sri Lanka ordusu Tamil kaplanlarına karşı kapsamlı bir askeri operasyon başlattı. Tamiller bu dönemde her yönden büyük sıkıntılar yaşamaktaydılar. Örgütün Avrupa’daki temsilcisi ve barış müzakerelerindeki Tamil delegasyonunun başkanı Antovan Balasingam, Aralık 2006 yılında Londra’da kanser hastalığına yenik düşerek yaşamını yitirdi. Bu Tamillerin dış ilişkileri açısından önemli bir kayıptı. A.Balasingam uzun yıllardan beri bu görevleri başarıyla yerine getirmekteydi. Aynı dönemde örgütün askeri kanadı sorumlusu ve en önemli komutanı 40 yaşındaki Pitami Silvan vefat etti. İletişim ve bilgi teknolojisi uzman olan P.Silvan’ın ölümü örgüt için büyük kayıptı. Son olarak örgütün istihbarat sorumlusu W. Çarılz’ın ölümü örgüt iyice zora soktu. Çatışmalarda çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesi üzerine, ülkedeki pek çok sivil toplum ve demokratik kitle hareketleri bir araya gelerek I.P.R.S. adında bir barış inisiyatifi oluşturdular. Anayasa’nın değiştirilmesi, azınlık haklarının korunması ve şiddete son verilmesi gibi talepleri olan bu hareketin girişimi aşırı milliyetçilerin baskısı sonucunda başarısızlıkla sonuçlandı.

28 Nisan 2007 yılında Tamil militanları Başkent’e bir hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılarda Kaplanlar’a ait iki uçak başkentteki bir petrol rafinerisi, yakıt depolarını ve maliye bakanlığı binasını hedef alarak bombaladılar. Hava kuvvetleri her iki uçağı düşürdüyse de bu saldırı devletin prestijine çok zarar vermişti. Devlet otoriteleri, 4 Şubat 2008 yılında kutlamayı planladıkları ülkenin bağımsızlığının 60. yıl dönümü törenleri öncesinde ve sırasında meydana gelen saldırılar karşısında yetersiz kalmışlardı. Örgütün militanları Başkent’in çeşitli noktalarına düzenledikleri saldırılarla törenleri sabote etmeye çalışmışlardı.

Çatışmalar bir yıl boyunca şiddetli bir şekilde devam ederken, 2 Ocak 2009 yılında, Tamiller’in uzun yıllardan beri denetimlerinde tutukları ve örgütün genel merkezinin bulunduğu Kilinochchi kentinin düştüğü ve hükümet güçlerinin kentin denetimini ele geçirdikleri haberi Tamiller için sonun başlangıcı anlamına gelmekteydi. Bu önemli yenilgiden sonra 17 Nisan’da, gerilla liderlerinin ateşkes çağrısı hükümet tarafından ret edildi. 20 Nisan’da hükümet güçleri militanlara 24 saat içinde koşulsuz silah bırakma ve teslim olma çağrısında bulundu. 26 Nisan’da Tamiller tek taraflı ateşkes ilan ettiklerini duyurdular, ama bu ordunun ilerlemesini durdurmaya yetmedi. Ordunun operasyonu şiddetlenerek devam etti.

16 Mayıs 2009 yılında uzun yıllardan sonra ilk kez hükümet güçleri ülkenin bütün arazisine ve sahil şeridine hâkim olduğunu bildirdi. Liman kenti Molayetiyyov’dan sonra Tamillerin Başkenti de sayılan Kilinoçi, hükümet güçlerinin eline geçince 30 yıllık savaşın en azından askeri yönü son bulmuş oldu. Ordu karşısında hezimete uğrayan örgüt dağılma sürecini yaşarken, onların denetimindeki bölgelerde yaşayan sivil Tamiller büyük bir insanlık dramıyla karşı karşıya kaldılar. Yüz binlerce Tamil’in köyleri, evleri ve bahçeleri yakılıp yıkıldı. Hükümet güçleri militanların kaçma tehlikesi olduğunu öne sürerek uluslararası gözlemcilerin, gazetecilerin ve yardım kuruluşları elemanlarının bölgeye girmesine izin vermedi. Uluslararası basına sızan haberler ve fotoğraflar savaş bölgesinde ve cephe arkasında büyük bir insanlık suçu işlendiği ve insan hakları ihlalleri yaşandığını belgelediler. Sri Lanka hükümeti uluslararası kuruluşları Tamil militanlarına yardım etmekle suçladı. Bu çerçevede pek çok yabancı gazeteciyle birlikte UNİCEF’ in (B.M. Çocuklara Yardım Örgütü) ülkedeki sorumlusu James Eldar sınır dışı edildi. (15) Uluslararası kuruluşlar daha öncelerde her iki tarafı insan haklarına ve özellikle çocuk haklarına saygıya davet etmişlerdi. Örneğin Tamil Kaplanları’nın küçük yaştaki çocukları savaş meydanlarında kullanması devamlı olarak eleştiri konusu olmuştur. 2000 yılının başında UNİSEF’ in temsilcisi Carol Bilami, Tamil Kaplanları’nı defalarca söz verdikleri halde, hala 17 yaştan küçük çocukları çatışmalarda asker olarak kullandıkları için kınamıştır. (16)

Diğer Azınlıklar: Sri Lanka’da Sinhali ve Tamiller’den başka da dini ve etnik guruplar bulunmaktadır. Ülkeyi tanımak açısında küçük bir azınlığı temsil eden bu halkları da tanımaya çalışalım. Ülkenin genel siyasal gidişatında pek önemli rolü bulunmayan bu azınlıklar da, etnik çatışmaya dayanan iç savaş sırasında önemli zayiata uğramışlardır.

Vadahalar: Pek çok tarafsız bilim adamına göre günümüzde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Vadahalar, Sri Lanka’nın esas sahipleridirler. Sinhali dilinde ‘ok ve yayla avlanan avcı’ anlamına gelen Vadaha ismi, Sinhaliler tarafından bu azınlığa verilmiştir. Onlar kendilerini ‘Vanniyakaetto’ diye tanımlıyorlar. Bu kelime yerel dilerinde ‘orman İnsanları’ anlamına gelmektedir. 1911 yılında yapılan sayımda Vadahalar’ın adadaki nüfusu 5.331 kişi olup hepsi Uluvamperaha eyaletinde ikamet etmekteydiler.(17) Profesör Paranhe Witaneh’ye göre M.Ö.2.y.y.da, Sinhaliler adayı istila edince yarı vahşi durumda olan Vadahalar’dan bir kısmı ormanların derinliklerine kaçarak, kendilerine özgü yaşam tarzlarını sürdürmeyi başardılar ve günümüze dek bunu sürdürdüler. Sinhali padişahları, savaş zamanında onları ormanlarda rehber olarak kullandılar. Günümüzde ormandan topladıkları fildişi, bal, bal mumu ve geyik eti gibi ürünleri satarak yaşamlarını sürdüren Vadahalar’ın çoğunluğu ruhlara tapan ve reenkarnasyona inanan yerel dine (Animistic) inanmaktadırlar.(18)

Muruhalar: Sri Lanka Müslümanları ülke nüfusunun %7/5’ini oluşturmaktadırlar. Müslümanların %93’ünü oluşturan Muruhalar, 8.y.y.’dan itibaren adaya göç eden Müslüman ve Arap tüccarların soylarından gelmektedirler. Ticaretle uğraşan Muruhalar başkent Kolombo’ da ikamet etmektedirler. Konuştukları dil olan Muru dili Arapçayla Tamilce’nin karşımıdır. Portekizliler döneminde baskıya maruz kalan Muruhalar, İslami yaşam biçimleriyle dikkat çekmektedirler. İç savaş sırasında büyük zarar gören Müslümanlar, özellikle 2003 yılından itibaren faili meçhul cinayetlere maruz kalmışlardı.

Malaviler: Ada’da ki Müslüman toplumunun %7 sini oluşturan Malaviler, Meleh soyundan gelmektedirler. Malezya diliyle konuşan bu Müslüman toplumu giyim, kuşam ve dilleriyle diğer Müslümanlardan ayırt edilmektedirler.

Bergerler: Ada’yı istila eden Hollandalı ve Portekizlilerin soyundan gelen bu gurup Avrupalılar’la yerel kadınların evlenmesinden meydana gelmiştir. Hıristiyan dinine mensup Bergerler, ülke nüfusunun %1’ den azını teşkil etmelerine rağmen yüksek eğitim gördükleri ve devletin üst makamlarında bulundukları bilinmektedir. Anayasa’nın yazımında ve kültürel faaliyetlerde önemli görevler alan Bergerler İngilizce konuşmaktadırlar.

Bitirirken: 30 yıla yakın süren bu çatışmalar kanlı bir biçimde bastırıldı. Bütün bu süreçte siviller büyük zarar gördüler. Her iki tarafın saldırılarında hastaneler, okullar, pazar yerleri ve yerleşim birimleri bombalandı, yakıldı yıkıldı. 70 binden fazla insan yaşamını yitirdi; on binlercesi yaralandı ve yüz binlercesi yerinden yurdundan olup mülteci durumuna düştüler. Ülkenin en önemli geçim kaynağı olan turizm olumsuz yönde etkilendi, ekonomik değerleri olan çay, kahve, pirinç bahçe ve tarlaları bombalamalar sonucunda kirlenip tahrip oldu, ülke fakirleşti. İç savaş boyunca her iki taraf katı tutum ve davranışlarıyla barış ve anlaşma girişimlerinin sekteye uğramasına sebep oldular. İki tarafın da kanaat önderleri, yalnızca kendi taraftar kitlelerini etkilemek ve onların nezdinde pirim toplamak amacıyla dönem dönem oluşan diyalog ve müzakere ortamlarını ülke menfaatleri doğrultusunda değerlendiremediler. Örgüt ortaokul ve liselerde eğitim görmeleri gereken çocukları, militan olarak acımasızca savaş cephelerine sürerken, devlet sivil militan ayrımı gözetmeden herkesi öldürdü. Cepheyle, hastane farkı gütmeden kendi topraklarını bombardımana tabi tuttu. Bu aymazlık öylesine hat safhaya ulaştı ki, geçtiğimiz mayıs ayının sonunda binlerce militanın ve sivilin ölmesi ve yüz binlercesinin mülteci durumuna düşmesi gibi insani bir dram yaşanırken; Cumhurbaşkanı’yla Genel Kurmay Başkanı militanlara karşı elde edilen başarının siyasal kazanımları konusunda ihtilafa düşmüşler ve nihayet Genel Kurmay Başkanı istifa etmek zorunda kaldı.

Bişkek’te tanıdığım ve Sri Lanka’yı yakından takip eden Hintli bir diplomat arkadaşım şöyle demişti: “Tarih boyunca Siri Lanka, hiçbir savaşta ve saldırıda yaşanan bu iç savaş kadar zararı görmedi ve insanı ölmedi. Sri Lanka’nın iki toplumu bütün düşmanlarından fazla bir birilerini yıprattı ve zarar verdi”. Arkadaşımın tespitine katılmamak mümkün değil. Ama bence esas olan gelecektir. Sri Lanka’nın çoğunluğunu oluşturan ve devlet hâkimiyetini tekellerinde bulunduran Sinhalii siyasetçileri, militanlar karşısında kanlı olarak kazandıkları zaferin sarhoşluğuyla bizler ve ötekiler siyaseti gütmemelidirler. Dinsel ve etnik anlaşmazlığın ve çatışmaların temelini oluşturan ayrımcı yasaların uygulanmasında ısrar etmemelidirler. Toplumsal yaraların sarılması için uzun bir zamana ihtiyaç vardır. Kutuplaşmaya son verilmenin en önemli ayağı toplumsal uzlaşmadır. Askeri olarak elde edilen başarılar sosyal, siyasal ve ekonomik girişimlerle taçlandırılmalıdır.

Ülke dışında sağlam bir örgütlenmeye sahip Tamil diasporası, varlığının nedeni olan davalarından vazgeçecek gibi görünmüyor. Yeni yetişen Tamil gençleri kulaktan kulağa babalarının ve ağabeylerinin devlet güçleri karşısındaki kahramanlık ve efsaneleşen hikâyeleriyle büyümektedirler. Bu gençler iletişim çağının imkânlarını kullanarak kendi tarihlerini ve kendilerince meşru bir kurtuluş ve bağımsızlık savaşı olarak niteledikleri Özgürlük Kaplanları’nın mücadele tarihini benimseyecekler. Bu aşamada devletin en önemli görev ve sorumluluğu, sağduyunun hâkim olduğu bir ortamda yaraları sarmak, ülkedeki bütün etnik ve dinsel azınlıkların hak ve hukukunu koruyacak ve güvence altına alacak çağdaş bir Anayasa hazırlayarak yürürlüğe koymasıdır. Dinsel, kültürel, ekonomik ve toplumsal ayrımcılığın sona ermesi, bütünleşme ve entegrasyonu sağlayacaktır. Aksi halde Tamil topumunun, içten içe yeniden teşkilatlanıp ilk fırsatta yeni bir örgütlenmeyle ortaya çıkacağı bütün bölge uzmanlarınca dile getirilmektedir. Sri Lanka’da olup biteni aktarmaya çalıştım. Makalemi okuyan değerli uzmanlar ve ilgililerin yazımdaki eksiklikleri ve yanlışlıkları bildirmelerini memnuniyetle karşılayacağım. Kara_agacli@yahoo.com


Dipnotlar:

1-Çeşmendaz. H. Limanlar ve Deniz dergisi, sayı 67, Tahran, 1999

2-Bağlantısızlar Hareketi: 1960’lardan itibaren milletlerarası alanda yeni bir faktör olarak ortaya çıkan önemli olaylardan biri de Doğu ve Batı Bloklarının dışında Bağlantısızlık (Non-Alignment) adı ile yeni bir devletler gruplaşmasının ortaya çıkmasıdır. Bağlantısızlık hareketinin başlangıç noktası 1955 Nisan’ında Endonezya’nın Bandung şehrinde toplanan Asya-Afrika Konferansı’dır. Konferans’ın amacı; yeni bağımsızlıklarını kazanan Afrika ve Asya ülkelerinin, ABD ve SSCB gibi iki büyük süper güç karşısında varlıklarını korumak için bir birlik ve dayanışma sağlamaktı.1955 Bandung Konferansı yeni bir hareketin de başlangıcı olmuştur. Bu hareket beklenildiği gibi bir Asya-Afrika hareketi olmamış, bunun yerine milletlerarası politikada bir ’Bağlantısızlık’(Non-Alignment) akımı ortaya çıkarmıştır. Bağlantısızlık: yani hiçbir blok’a veya askeri ittifaka bağlı olmama hareketidir. Bu hareketin ilk teşkilatlanması 1961 Yılı’nda Yugoslavya lideri Josip. Tito ile Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdül Nasır’ın girişimleri ile olmuştur. Bu iki liderin teşebbüsleri ile Eylül 1961’de Yugoslavya’nın başkenti Belgrad’da 25 tarafsız ülkenin katılmasıyla bir konferans düzenlendi. Bu konferanstan 25 maddelik bir Deklarasyon ile Amerika ve Rusya’ya bir barış çağrısı yaptı. Hindistan, Küba, Nasır dönemi Mısır, Bağlantısızlar Hareketi’ne büyük katkı yapmışlardır. 1979 İslam devriminden sonra kurulan İran İslam Cumhuriyeti grubun temel üyelerinden bir olmuştur. Bir dönem 120’ den fazla üyesi bulunan Bağlantısızlar Hareketi günümüzde, eski etkinliğini kaybetmiş durumdadır.

3-İngiliz Milletler Topluluğu: İngiltere’yle bazı eski sömürgelerini içine alan Örgüt’ün adıdır. Sömürgecilik döneminde Birleşik Krallığın sömürgesi olan bazı devletler bağımsızlıklarını kazandıktan sonra İngiltere’yle bağlarını koparmamış ve bu toplulukta bir araya gelmiş ve Büyük Britanya’nın sembolik liderliğini kabul etmişlerdir. Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda bu gurup ülkelerdendirler.

4-Vigari, Mecit.’Asya (Asya buhranları 7), Ebrar Uluslararası Araştırmalar Merkezi yayınları. Tahran, 2004, s.178

5-Tamil Nado eyaletinin merkezi tarihi Medres kentidir. Bu eyalette 60 milyon kişi Tamilce konuşmaktadırlar.

6-Kitabı Sebez, Uluslararası Siyasi Araştırmalar Merkezi yayınları, sayı. 112, Tahran, 1999, s.13

7-Kitabı Sebez. Age, s.13

8- Mahmudi, Hasan, Kaplanların bağımsızlık haykırışı, İslam Dünyası Dergisi, Tahran, Kasım 1993, s.48

9-Vigari, Macit. age.s.182

10-Vigari, Macit. age. S.183

11-http://www.haberciniz.biz/haber/tamil-gerillalari-lideri-olduruldu-639322.html, http://www.lpghaber.com/Sri-Lanka%60da-Tamil-Kaplanlari%60nin-Liderinin-Oldugu-Kesinlesti--haberi-213397.html, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2009/12/091130_sri_lanka.shtml

12-’Yenilmeyen Tamil Kaplanları’.Tercümane Siyasi Dergisi, sayı,36 Tahran, 1997, s.34

13-Vigari, Macit. age.s.185

14- Kitabı Sebez. age.,s.13

15-http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2009/09/090906_sri_lanka_unicef.shtml

16- İrna haber ajansı, Birleşmiş Milletler, 1996/8715

17- Vigari, Macit. age. s.189

18-Vadahalar’ın inancına göre bu dünyada ölen birisi tekrar tanrı olarak geri dönmektedir. Kabilede biri ölünce yaşadığı mağaranın etrafını süsleyip içine yiyecekler koyarak başka bir mağaraya göçüyorlar. Vadahalar’da tapınak yok, ormanın her hangi bir yerinde bitkileri toplayıp ibadete başlıyorlar. Taptıkları çok tanrı var, en güçlü tanrıları Kandayaka ve onun küçük kardeşi olduğuna inandıkları Bilindiyaka’dır. Günümüzden 60 yıl öncesine kadar Vadahalar ilkel insanlar gibi yaşamaktaydılar. Günümüzde de topluca avlanan, avladıklarını eşit bir şekilde paylaşan, özel eşyaları bulunmayan, tek evliliği benimseyen Vadahalar’ın sayıları giderek azalmaktadır. Kentleşme ve göç, Vadahalar’ı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır.

http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=528:-sri-lanka-ve-tamil-kaplanlar-&catid=110:analizler-hindistan&Itemid=138Italic textSmall text